* Doğru Yazalım, Doğru Konuşalım...

     Emlâk 

Türkçede ikametgâh sözünün ka hecesinin yanlış olarak ince () okunduğu gibi, emlâk kelimesinin de lâk hecesi hatalı bir biçimde kalın okunuyor, söyleniyor.

Düzeltme işareti kaldırıldı diye herkesin birbirini kandırması sonucu yabancı kökenli kelimelerde kalın ünlü (a) ile yazılan ka ve la hecesi, ince okunması gerektiği yerlerde yanlış telâffuz edilir oldu. Okullarda bu kelimenin mülk ile kökteş olduğu söylenseydi kimse bu sözü bugün kalın bir biçimde emlak diye okumayacak, emlâk biçiminde ince okuyup söyleyecekti. 

Bugün emlâk sözüne getirilen ekler bile yanlış olarak emlakçı diye telâffuz ediliyor. Hâlbuki kelime emlâkçi, emlâkiniz, emlâkimden biçiminde ince sıradan ekler alır. 

Nereye gidiyoruz?

Dili bu kadar keyfî kullanmak bizi nerelere götürecek?  

Prof. Dr. Hamza ZÜLFİKAR

                                                   
                        

 Düzeltme (^) İşareti

Uzatma ve İnceltme olmak üzere iki görevi vardır.  

Kökeni Türkçe olmayan genelde Arapça, Farsça ve Fransızcadan dilimize geçen bazı kelimelerde kullanılan işarettir.

Uzatma için "a, i, u" ünsüzleri ile kullanılır.

İnceltme için "g, k, l" ünsüzleri ile kullanılır. 



"Otuz-kırk yıl önce yazılmış olan ve Türk dilinin en iyi örnekleri olarak bilinen romanlar otuz-kırk yıl sonra 'sadeleştirilerek'okuyucuya sunulmak zorunda ise, orada edbiyatın sözü edilemez. Böyle bir ülkede aklın varlığı bile şüphelidir.

                                                                             Prof. Dr. Erol GÜNGÖR
     

 DİLDE GAFLET

Lisan bahsi açıldıkça "Hâlâ mı o bahis?" diyerek bezginlik gösterenler bana, acınmaya layık, gözlerini gaflet bürümüş en zavallı kayıtsızlar gibi görünüyorlar. Vatan bahsi açıldığı bir yerde "Hâlâ mı o bahis?" diyecek bir Türk iğrenç bir kayıtsızlık göstermiş sayılır. Bu telakki, lisan bahsine olan kayıtsızlığa karşı da bu derece doğru ve yerindedir.

Vatan fikri bizde daima vardı; fakat, Namık KEMAL'in bu fikri, kalbimizi de yeni bir nefesle uyandırdığı günden beri, daha uyanığız. Onun, vatan fikrinin uyandırdığı gibi, bir diğer Türk şairi çıkıp da lisan fikrinin kutsiliğini uyandırsaydı, bize öğretseydi ki, bizi ezelden ebede kadar bir millet hâlinde koruyan, birbirimize bağlayan bu Türkçedir. Bu bağ, öyle metin bir bağdır ki, vatanın hudutları koptuğu zaman bile kopmaz. Hudutlar aşırı yine bizi birbirimize bağlı tutar.

Türkçenin çekilmediği yerler vatandır. Ancak çekildiği yerler vatanlıktan çıkar; Vatanın kendi gövde ve ruhu Türkçedir. Bu bağ, milyonlarca Türk'ü bugün birbirinden ayırmıyor; fakat dimağdan dimağa, kalpten kalbe geçmiş bir teldir ki, yarın Türk edebiyatının ateşli, feyizli, saf bir devresi açılırsa, milli ruhu bir elektrik cereyanı gibi bütün o dimağlar ve kalplerden geçirerek, bir hâlde ayağa kaldırır.


Heyhat, bir kimse zuhur edip de lisan fikrini kafalarımızda kutsileştiremedi. Türkçeyi sevmiyor değil, seviyoruz. Fakat tıpkı Vatan'ı Namık KEMAL'den evvel sevdiğimiz gibi. Bu kâfi değil. Lisan fikri bizim kafalarımızda henüz ikinci derecede yer tutmuş bir fikirdir. Zannediyoruz ki, bu bahisle ancak lisan meraklıları, edipler, muallimler alakalıdırlar. Ah bu gaflet, gafletlerimizin en büyüğüdür.
                                                                            
                                                                              
Yahaya Kemal BEYATLI

 

Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam12
Toplam Ziyaret544115